Hayatımızın bazı evrelerinde inişli çıkışlı anlarımız olmuştur, halimizi soranlara yuvarlanıp gidiyoruz minvalinde yuvarlak cevaplar vererek geçiştiririz. Tıpkı Claude Pepper’in dediği gibi "Hayat bisiklete binmek gibidir pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz." Bu yazımızda bisikletin tarihçesinden ve özelliklerinden bahsedeceğiz.
İlk çocukluk anılarımızda
önemli bir yeri olan bisiklete binmeye dört tekerlekli haliyle başlarız
genelde, pratik yaptıkça prangasından kurtulmuşçasına gururlanan masum bir
sanık edasıyla seviniriz ve destek tekerleklerinden de kurtuluruz artık
gidonlar minik ellerimizle yön verir maceralarımıza. Biz de bu maceraya
tekerleğin icadından itibaren başlayalım.
Günlük yaşantımızın pek
çok alanında tekerleğin işlerimizi kolaylaştırdığını görürüz. Örneğin market
arabalarında, elektrikli süpürgelerde, ulaşım araçlarında hatta İstanbul’un
Fethi’nde bile tekerleğin sağladığı imkanlardan faydalanırız. Tarihçesi M.Ö.
5000’li yıllara dayanan tekerleğin ilk izlerine M.Ö. 3000’li yıllarda
Mezopotamya’da rastlanmıştır. Kütüklerin yuvarlanarak ilerlemesinden
esinlenerek icat edilen bu aletin çalışma prensibi de dönme hareketinin
sürtünme kuvvetine karşı gösterdiği direnç ile oluşur. Bunun oluşması için de
eylemi gerçekleştirecek bir dış kuvvet ile yer çekimine ihtiyaç vardır. Böylece
tekerlek ilerler ve amacına uygun şekilde kullanılmaya başlanabilir.
Her ne kadar tekerlek binlerce yıl önce icat edilse de bisikletin tarihçesi bu kadar eskiye dayanmıyor. Oldukça yeni bir ulaşım aracı olan bisiklet, ilk olarak 1791 yılında Fransa’da o zamanlar iki tekerlekli bir oyuncak yapmayı düşünen Sivrac Kontu sayesinde -bu oyuncak ile- temelleri atıldı. 1817 yılında iki tekerlekli taşıtın üzerine Badois’li Baron Drais’in bir gidon ve bir sele oturtmasıyla ve buna “Draisienne” adını vermesiyle bisiklet, günümüzdekine benzer bir hale geldi. Ancak gerçek anlamda modern bisikletin icadı daha da ileri bir tarihte 1861 yılında Pierre ve Ernest Michaux adında baba-oğul iki Fransız’ın Draisienne’in ön tekerlek göbeğine pedal takmasıyla oldu.
Bilindiği gibi bisiklet ya da eski adıyla velespit; motorsuz, iki tekerlekli, pedallı, insan gücü ile ilerleyen bir ulaşım aracıdır. Bisiklet diğer ulaşım araçları kadar kompleks bir yapıda olmasa da kendi içinde o da pek çok parçaya sahiptir. Bisikletin olmazsa olmazlarından sayabileceğimiz parçalar ise şunlardır:
· Tekerlek: Bisikletin ilerlemesini, yol
tutuşunu sağlayan ana ekipman
· Gidon: Bisiklet direksiyonu diye geçer. Bisikletin
ön tekerlek maşası üstüne bağlanmış, iki elle kullanılan yön değiştirme aracı
· Elcik: Bisiklet gidonunun el ile tutulan
bölümüne verilen ad
· Sele: Oturmaya yarayan, bisikletle temas
halinde olduğumuz bölüm
· Pedal: Ayaklar aracılığıyla periyodik
dönüş ve devinim sağlayan parça
· Fren: Bisikletin hareketini ve hızının
kontrolünü sağlayan aygıt
· Aynakol: Krank kolu diye de geçer,
sürücünün bacaklarındaki gücü bisiklete aktaran temel ekipmandır. İlk pedallar
üzerine binen yük, aynakollar ile dişlilere aktarılır.
Göbek: Bisikletin hareket sisteminin asıl elemanlarıdır. Orta göbek pedalların hareketini sağlayarak gücün ilk iletildiği noktadır. Ön ve arka göbekler tekerleklerin sorunsuz dönmesine hizmet eder, güç kaybını en aza indirir.
· Kadro: Üzerine tekerlekler, maşa, sele,
gidon ve diğer bileşenlerin takıldığı bisikletin ana bölümüdür.
· Zincir: Pedaldaki gücü arka dişli
aracılığı ile tekerleklere aktaran bölüm
· Dişli: Hareket aktarmak için kullanılan,
üzerine çeşitli profillerde diş açılmış aygıt
· Jant: Bisiklet tekerleğinin ana bölümünü oluşturur. Jant çemberi, jant telleri ile jant göbeğine bağlanır.
Ergonomik bir taşıt olan
bisikletin kullanıldığı alan ve olanaklar oldukça geniştir. Kullanım amacına
göre dağa, bayıra, yarışlara özgü çeşitleri vardır ve bunlar aerodinamik
yapılar ile işlevlerine göre dizayn edilir. Bisikletin kullanımı her ne kadar
ülkemizde yaygın olmasa da karbon ayak izini küçültmesiyle, doğa dostu
olmasıyla, kullanımının pratik ve daha az beceri gerektirmesiyle, ücretinin
diğer taşıtlara göre ucuz olmasıyla oldukça verimli ve sağlıklı bir alternatif.
Modern zamanda
bisikletten bahsedecek olursak, ülkemizde pek rağbet görmese de özellikle
Avrupa’da köklü ve kültürel bir bisiklet geleneği mevcuttur. Örneğin 1903’ten
beri düzenlenen en prestijli bisiklet yarışı olan Tour de France -Le Tour-
Fransa için oldukça önemli bir yere sahiptir. İtalya -Giro d’Italia- ve
İspanya’da -Vuelta a España- düzenlenen yarışlar da oldukça iyi bir izleyici
kitlesine ve heyecana şahit olduğumuz yarışlardandır. Bu yarışlarda yaşanan
dramatik anlar ve stratejiler, hayatın gerçekliğinin hissedildiği yoğun
duygularla yaşam tasvirini içimizde hissettiğimiz bir perspektif sunuyor bize.
Kısacası, bisiklet, yaşamın bir aynasıdır.
BURAK CAN BAYER
Kaynakça:
https://bisiklopedi.com/madde/bisikletin-bolumleri
https://www.ilgincbirbilgi.com/buluslar-ve-icatlar/bisikletin-icadi-ve-tarihi.html
0 Yorumlar