Neydi tüm kadınları Frida Kahlo’ya hayran bırakan ya da onun tablolarını özgün kılan? Ne bir resim akımına bağlı kalmak istedi ne de toplumda saygı gören bir ressam olmak. O sadece duygularını, acılarını, yaşadıklarını yansıttı tuvaline. Bence onu ve eserlerini özgün kılan da buydu, olduğu gibi davranması. Kendisi şöyle tanımlıyor sanatını: ‘Benim sürrealist olduğumu düşünüyorlar. Fakat hiçbir zaman hayallerimi ya da kabuslarımı resmetmedim. Ben sadece kendi gerçekliğimi resmettim. Kendime çok fazla zaman harcıyorum ve her şeyden daha iyi bildiğim bir konuyum.’
1907’de Meksika’da doğdu gerçekliğin kadını, sonraları doğum yılını 1910 olarak değiştirdi. Politik görüşlerinden dolayı Meksika Devrimi ile arasında bir bağ kurmak istiyordu çünkü. Hayata bir sıfır geride başladığını söylemek yanlış olmaz, 6 yaşında çocuk felci yüzünden hayatı boyunca topallayarak yürüyeceğini öğrendi. Uzun etekler giyerek bacaklarındaki kusurları saklamaya çalıştı ama yine de akranlarının alay konusu olmaktan kurtulamadı. Yine de ‘Uçmak için kanatlarım varken ayaklarıma ne gerek var ki?’ diyerek içindeki umudu söndürmedi.
Hayatın
ikinci darbesini 18 yaşındayken aldı. Doktorların nasıl sağ kaldığına
şaşırdıkları korkunç bir kaza geçirdi. Yürümekte zorluk yaşayacağını ve çocuk
sahibi olamayacağını öğrendiğinde bir de bu yüklerin altında ezildi. Kazadan
birkaç hafta sonra babasının aldığı ekipmanlar ve yatarak resim yapabileceği
bir stand yardımıyla yukarıdaki ‘Otobüs’ adlı resmi çizdi. Azmi, inatçılığı ve
içindeki sönmeyen umut ateşiyle yataktan kalkıp yürümeyi başararak doktorları
bir kez daha şaşırttı. Uzun yıllar sonra, kendisine
yaşama gücü verip iyileşmesini sağlayan şeyin resim yapmak olduğunu söyledi.
Boşanmanın ardından yaşadığı acıyı ve hüznü hayvanlarla, çiçeklerle ve resimle atlatmaya çalıştı. 1940’ta durumu ciddileşti ve hastaneye yatmak zorunda kaldı. 1953 yılında kangren olan bacağı kesilip yatağa mahkum edildi. Resminden ve tutkusundan vazgeçmedi, ülkesindeki ilk kişisel sergisinde yatağını sergi salonuna taşıttı. ‘Ağrıyan en belli yerim yüreğim olabilir. Yürek hüzün dolu, belki beden de.’ diyerek 13 Temmuz 1954’te acı ve savaş ile geçen hayatına gözlerini yumdu.
‘Umarım
gidiş, neşelidir. Ve asla geri dönmemeyi umuyorum.’ yazmıştı günlüğüne yakında
gideceğini hissetmiş gibi. Yukarıdaki resim de hayattan gitmeden önce yaptığı son resim olan ‘Viva La Vida’ Frida Kahlo’nun yaşadığı ev müzeye çevrildi ve
eğer Meksika’ya yolumuz düşer de ziyaret edebilirsek bu özel kadının eşyalarını
yakından görme şansına sahip olabiliriz belki.
İnanıyorum ki; savaşı ve azmiyle umudun önemini, aşkıyla da sevmeyi öğreten bu kadının yeri bizde hep çok farklı olacak. Biz onu sözleriyle, konu edildiği filmlerle anmaya ve hatırlamaya devam edeceğiz.
ZEYNEP ACAYİR
Yararlanılan
Kaynaklar:
‘Frida (2002)’ adlı film
tr.wikipedia.org
medium.com
bayaiyi.com
0 Yorumlar