Türkçe’ye “kesmek” olarak çevrilen lobotomi; psikiyatrik rahatsızlıkları tedavi etmek amacıyla kullanılan, beyindeki ön lobların uçlarındaki prefrontal korteks bağlantıların kesilmesi şeklinde uygulanan bir işlemdir. İlk olarak 1935 yılında uygulanan lobotomi, uygulamanın başlamasından itibaren tartışmalı bir yöntemdir. Ciddi yan etkilere yol açtığı bulunmasına rağmen otuz yılı aşkın bir süre kullanılmaya devam edilmiştir.
(Friedrich Golz) (John Fulton) (Egas Moniz)
Tarihçesi
Bazı kaynaklara göre lobotominin mucidi Friedrich Golz’dır ve lobotominin etkilerini görmek için kendi köpekleri üzerinde deney yapmıştır. İki yıl sonra ise yöntemi ilk kez Gottlieb Burkhardt kendi hastalarına uygulamıştır. Uyguladığı hastalardan sağ salim kurtulan dört hastada sakinleşme gözlenmiştir. Bazı kaynaklara göre ise lobotomiyi bulan kişi John Fulton’dır. Fulton, lobotominin etkilerini ilk kez şempanzeler üzerinde test etmiştir ve sakinleşme gözlemlemiştir. Beyin cerrahı Egas Moniz, lobotominin beyine alkol enjekte ederek yapılmasını önermiştir ve meslektaşı Almeida Lima bu yöntemi uygulayarak hastasının beyin dokusunu öldürmeyi başarmıştır. Bunun sonucunda Egas Moniz Nobel Ödülü kazanmıştır.
1945 yıllarında II. Dünya Savaşı’nda görev yapan Amerikalı askerler, ülkeye şiddetli zihin travmaları ile döndüler ve “Lobotomi Dosyaları” adlı bir planın parçası olup lobotomiye kurban gittiler. Bu askerlerden birçoğu lobotomi uygulamasının ardından kalp krizi geçirerek hayatlarını kaybettiler.
Kullanım Alanları
Lobotominin ilk yapılma amacı; aşırı huzursuzluk, stres, depresyon, endişe ve dinmek bilmeyen ağrıları tedavi etmekti. Lobotomi sayesinde; kronik takıntı nevrozu, kronik gerginlik, kronik anksiyete, kronik depresyon ve şizofreni gibi hastalıklar kısmen tedavi edilmiştir. Saldırgan hastalar lobotomi sonrası ‘mucizevi’ şekilde sakinleşiyor, uyumlu biri haline geliyorlardı. Bazı insanlar gerçekleşen bu ‘mucizevi’ değişikliklere işaret ederek lobotomi işleminin bir “ruh çalma” olduğunu iddia ediyorlardı. Lobotomi uygulanan kişilerin bir kısmı da işlem sonrasında oluşan ciddi hasarlar yüzünden hayatlarına tamamen bağımlı bir şekilde devam etmek zorunda kalmışlardı.
Yöntemler
Lobotomi için iki farklı yöntem kullanılıyordu;
İlki, lobotominin başladığı zamanlardan kalma bir yöntem olan kafatasının bir kısmını kırıp direkt içerisinden beyni sökme işlemidir. Bir nevi ötenazi olan bu sistemsiz lobotomi herhangi bir hastaya çare olmamıştır. İkinci yöntemde ise lobotomi işlemi için buz kıracağı kullanılmıştır. Buz kıracağı ile gözden beyine ulaşıp prefrontal lob çıkarılıyordu.
Lobotominin terk edilmesinden sonra 1950’li yıllarda “Thorazine” isimli bir ilaç piyasaya sürülmüş ve kimyasal lobotomi olarak kabul edilmiştir. Ancak bazı hastaların ilaç kullanmak istememesi üzerine lobotomi konusu tekrar gündeme gelmiştir.
İlk Vaka
Dünyadaki ilk prefrontal lobotomi Dr. Walter Freeman ve Dr. James Watts tarafından gönüllü bir hasta olan 63 yaşındaki Alice Hood’a yapılmıştı. Dr. Freeman kariyeri boyunca birçok lobotomi işlemi yapmış ve hastalarının çoğunun ölümüne sebep olmuştur. Dr. Freeman, tüm olumsuzluklara karşın, işlemden sağ çıkan hastaların semptomları hafiflediği sürece lobotominin başarılı sayılması gerektiğini savunmuştur. Freeman, son lobotomiyi 1967’de yaptı ve ardından lobotomiye yasak getirildi.
Lobotomiye en büyük eleştiri komünist Rusya’dan geldi. Lobotomi ile ilgili endişeler giderek büyüdü. Eleştiriler, olayın sadece hasta haklarını değil aynı zamanda ırkçı insanlık suçları taşıdığına dair çok ciddi boyutlara ulaştı. Günümüzde lobotomi, aşağılayıcı bir prosedür, tıbbi barbarlık örneği haline gelmiştir.
0 Yorumlar